Üçüncü dalga kahve neslinden dönem notları;
Kahve aşığı, delisi, divanesi olarak neden daha önce kahve hakkında yazmadığımı sorguladım geçen gün. Artık herkesin az ya da çok bir şeyler bildiği bir konu hakkında ne diyebilirdim ki? Halbuki öyle değilmiş 🙂 Zaman zaman kahve hakkında etrafımdaki insanlarla konuşurken aslında bunu anlatabilirim bak diye düşünmeme neden olan şeyleri not ettim bir kenarı ve şimdi yazma zamanı 🙂 Hazırsanız bir kahve kapın ve gelin beraber demlenelim 🙂
Kahve tarihine değinmeden olmaz diyerek başlayalım bence. Kahvenin tarihinin nasıl başladığına dair farklı bilgiler var. Arap yarımadasında Yemen ve Afrika kıtasında özellikle Etiyopya’ya ithaf edilen bu bilgilerden çoğu günümüzden yaklaşık 1500 yıl önce, Etiyopya‘nın Kaffa bölgesinde başladığına dairdir.
Kahve çekirdekleri, ilk olarak yemeklerde kullanılmış ve daha sonra bir içecek olarak tüketilmeye başlanmıştır. Kahve, Arap Yarımadası’nda yaygınlaşınca, 15. yüzyılda Mekke ve Medine’de kahvehaneler açılmış.
Birinci dalga kahve hareketi (İnstant kahve yani çabuk hazırlanan granül kahve dönemi), 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış. Bu dönemde kahve lüks tüketimden çıkarılıp halka kolay ulaştırılabilen karlı bir ürün olarak görülüyormuş. Kahveyi makinelerde toz haline getirerek, tüketicilere kolaylıkla sunulmasını sağladıkları bu dönemde kahvenin raf ömrünü uzatmak adına yapılan kimyasal koruyucu eklenmesi sadece hızlı tüketim ürünü olarak pazarlanan, kahvenin değerinin pekte anlaşılamadığı bir dönemdir.

İkinci dalga kahve hareketi (Zincir kahve kültürü yani Starbucks ve türevleri dönemi 🙂 ), 1960’larda ve 1970’lerde başlamış ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygınlaşmıştır. Bu dönemde, kahve konusunda daha bilinçli hale gelen tüketici kimyasal barındıran granül kahvenin sağlıksız olmasından dolayı bunun tüketiminden uzaklaşıp kahvenin kalitesine önem vermeye başlamıştır. Sadece sağlık değil aynı zamanda sosyalleşme dürtülerimizin de bu döneme eşlik ettiğini söylemek yanlış olmaz sanırım 🙂 Bu dönemde espresso temelli içecekler popüler hale geldi. İkinci dalga kahve hareketi, kahve zincirleri ve kahve kültürünün yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi.

Üçüncü dalga kahve hareketi (Kahveye hakkının verildiği Kahveye saygı dönemi) ise 2000’li yıllarda başladı ve günümüzün ana trendi bunun üzerinden dönüyor (her ne kadar 2.dalganın etkisi sürüyor olsa da 3rd wave rocks ❤ ). Bu hareket, daha kaliteli kahve çekirdekleri, özel kavurma teknikleri ve benzersiz kahve demleme yöntemleri kullanarak kahve üretiminde ve tüketiminde bir devrim yaratmıştır. Üçüncü dalga kahvecileri, kahvenin çiftlikten fincana kadar olan her aşamasında kaliteyi önemsiyorlar. Kahve, doğru çekirdek seçimi, doğru kavurma ve doğru demleme yöntemleriyle hazırlanıyor. Bu dönemde, yerel kahvecilerin sayısı artarken, kahve zincirleri yerini daha küçük ve bağımsız kahve dükkanlarına bıraktı. Benim kesinlikle 3. dalga kahve hareketi yanlısı olmam ise her küçük işletmede farklı bir deneyim elde etmem ve bu konuya merak sarıp araştırdıkça bilimsel yanların tarafından vurulmam olsa gerek 🙂

Sonuç olarak, kahve tarihi boyunca farklı kahve hareketleri ortaya çıkmıştır ve ben ilk kahve işleri dosyamda (edebiyat akımı anlatır gibi 🙂 ) bu 1. 2. ve 3. dalga hareketlerini anlatmak istedim sizlere. Özetleyecek olursam;
- İlk dalga kahve hareketi, kahveyi sadece bir hızlı tüketim ürünü olarak görmüştür
- İkinci dalga kahve hareketi, kahve kalitesine önem vermeye başlamıştır
- Üçüncü dalga kahve hareketi ise, kahvenin bir sanat ve bir lezzet deneyimi olarak görülmesini amaçlamaktadır
İkinci dosyada yazacağım şeyler az çok belirli ancak önerilere açığım. “Keşke biraz şu bilgileri verseydin, aslında buna değinmek daha iyi olurdu, ben bunu da bilmek istiyorum” dediğiniz herhangi bir şey olursa lütfen söylemekten çekinmeyin 🙂 bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sevgiyle kalın 🙂 ❤