Uzun zamandır yazı yazacak motivasyonu bulamadığım için burayı kapatmayı düşünüyordum.
Sadece anlık gelen bir düşünce bu ancak sonra arkasından peşi şıra gelen “Ama sen bunu çok istedin, çok emek verdin, yıllarca bunun peşinden koştun, evet, bu bir hobi olabilir senin için ama emek verilen her hangi bir şeyden böyle kolay vazgeçilmez” diye bağırıp duran içimdeki o küçük kız bir şekilde her defasında beni hayata geri bağlıyor.
Kendimce çok zor dönemler geçirdim bu süreçte, e bir yandan ülkenin hali malum… Deprem felaketi ve arkasından gelen kaosu kendi içsel deneyimlerimle ve travmalarımla birleştirip altından kalkamayacağım bir hale getirdim maalesef (bunun için profesyonel desteğimi alıyorum tabii ki). Her zaman ama her zaman söylediğim gibi hayat planlarımın çooook çok dışında ilerledi ve ben yine yeni planlar yaptım. Önce kendimi toparlamalıyım dedim. Eşime, dostuma, aileme darıldım… Kendime kızdım… Suçladım her şeyi, herkesi ama yine şunu bildim GÜN DOĞACAK, KUŞLAR UÇACAK VE BİZ YİNE HAYATA DÖNECEĞİZ…
Zor olacak, zor oluyor biliyorum. Sendeleye sendeleye, yeni yürümeyi öğrenen bir çocuk gibi altımızdan kayıp giden zemine rağmen toparlayacağız.
Mutluluğun süreğen olmadığı ve iyilik haline bağlı olmadığının farkındalığına sahibiz eşim ve ben (iyi ki…). Biliyoruz ki hayatta salt iyilik haline bağlı bir mutluluk sağlanamaz. Aksine sürekliliği olan bir iyilik hali bizi hedonik adaptasyonun ortasında dımdızlak bırakır. Tam mutluyuz derken bunun aslında ne kadar sıkıcı olduğuna kanaat getirip daha fazlasına sahip olmaya çalışırken kendimizi belki de baltalarız, birbirimizi yaralarız… Aslında hayatın böylesine iniş çıkışlara sahip olması doğru noktalardan bakarsak bize o kadar değerli dersler verir ki…Dengeyi kurmak, dengeyi bulmak, indiğimiz yerden çabalayarak çıkmak, çıktığımız noktadan süzülerek (yeri geldiğinde yuvarlanarak) inmeyi bilmek ve tekrar başa sarıp oyunu yarıda bırakmamak biraz da amacımız.
Hayatı anlamlandırmaya çalışmak belki de tutunacak bir dal bizim için, belki de bu hayatın hiç bir anlamı yok. Artık buradayız ama değil mi? Öyle ya da böyle bu yaşam yaşanacak. Kendimizce bunu değerli kılmaya çalışıyoruz, kendimizce değer yargıları yaratıp bunlara uygun yaşamaya çalışıyoruz. Her birimizin kendine ait bir yaşam, bir var oluş felsefesi var aslında. Belki şu an bunun terimsel olarak farkında değiliz ama günlük yaptığımız her şey dönüp dolaşıp içimizden gelen o dürtüye bağlanıyor; iyi ve kötü, doğru ve yanlış, ahlaki ya da değil…
İyi hissetmek istiyoruz, iyi olmak istiyoruz, mütemadiyen mutluluk peşinden koşuyoruz ancak o mutluluğu elde edince? O zaman ne olacak bilmiyoruz… Bu mutluluk halinin süresinin ne kadar kısa olduğunu gösteren hedonik adaptasyon terimini daha önceden duymadıysanız bir bakmanızı araştırmanızı isterim. Mutluluk peşinde koşmak aslında bir tuzak gibi ya da başka bir deyişle asla ulaşamayacağımız bir emel. Tam ulaştık sanıca ortadan kaybolan mutluluğa çok fazla anlam yüklemeden mutlu olduğumuzda tadını çıkarıp mutsuz olunca bu nahoş duygudan bir an önce kurtulmak yerine bir süre bu nahoş duyguya da hayatımızda yer açmak en sağlıklısı belki de. Acılarımızla büyüyoruz, mutluluklarımızla ise içimizdeki çocuğu yaşatıyoruz bence. İkisine de bizimle beraber yaşamayı öğretmemiz lazım ki dengeyi bulabilelim.
Ben kendi dengemi arama süresince faydalandığım şeyleri bir süre buraya taşımaya çalışacağım. Umarım benim gibi hisseden insanların yoluna ulaşır bu yazılarım.
Sevgilerle…
Yaşanmışlıklar, tecrübeler paylaşılırsa da terapi oluyor. Yazılarınıza dönmenize çok sevindim. Sevgiler bizden.🌸
BeğenLiked by 1 kişi
Yazmakta bir terapi aslında değil mi, insana iyi geliyor 🥰💗
BeğenLiked by 1 kişi
Kesinlikle. Ben mesela emekli oldum bir çok hobiler edidim ama en sevdiğim yazılarım oldu. Harika vakit geçiriyorum. Ve eşimle birlikte hiç de yalnızlık çekmiyoruz. İki oğlumuzda evli bizden uzaktalar. Yani harika bir uğraş.👍🥰
BeğenLiked by 2 people