… Yani yaşasın şampuansız saç temizliği…
Ben NoPoo’cuları (No shamPoo) aklımda “Yapabilir miyim acaba? Ne kadar süre uygulayabilirim? Gerçekten sürdürülebilir bir alışkanlık mı?” soruları ile uzun zamandır takip ediyordum. Akımın ana sebebini belki de en çok kullanılan kişisel bakım ürünü olan şampuanda bulunan zararlı kimyasallardan kurtulmak ve tabii ki bununla beraber gelen plastik atık üretimini azaltmaya ek olarak sularımıza saldığımız kimyasalları da kısmak olarak düşünebiliriz.
Haberlerde, sitelerde, belki reklamlarda bile Paraben, SLS (Sodium Laureth Sulfate), Ftalat (Phthalate) isimlerini duymuşsunuzdur mutlaka. Paraben ve Ftalat endokrin sisteminin düzenini bozduğu için son zamanlarda çoğu üründen çıkarıldı hatta bu nedenle reklamlarda bu içeriklerin olmadığına dair vurgular yapılıyor. Endokrin bozucu kimyasalların önemini ise bir önceki yazımda şu şekilde anlatmıştım;
Hormon benzer yapısıyla (yani hormonları taklit edip onların işleyişini ve görevlerini yapmasına engel olma özellikleriyle) endokrin sistemimizi bozuyor, üreme anormalliklerinden, kansere, gelişim bozukluklarına ve nörolojik hasarlara kadar birçok sağlık problemine sebep oluyor [2]. En tehlikeli yanlarından biri ise lineer bir doz yanıt ilişkisine sahip olmaması (non-monotonik response curve) yani küçücük bir miktarı bile vücudunuzda istenmeyen ve çok zararlı bir tepkimeye sebep olabilir [3]. Vücudumuzda biriken bu endokrin sistem bozucuları ise maalesef bebeklerimize aktardığımız için (plasentadan bebeğe geçişi bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır ) yeni neslin sağlıksız bir şekilde dünyaya gelmesine engel olamıyoruz [4].
KOCA YAŞLI PLASTİK DÜNYA
Gönderi tarihi
Endokrin sistemi bozucu kimyasallar (EDC) üzerine lisans yıllarımda tez çalışması yapmıştık bu nedenle literatür taraması yaparken buraya yazdıklarımdan çok daha fazla şey gördüm ve gerçek anlamda ilk defa o zaman farkına varıp bu kadar gözüm korkmuştu. Kendime ve çevreme bunu yapmamak için bir çok sebep varken neden daha önce adım atmadım bilemiyorum. Sanırım insan bazen itici bir güç bekliyor. Benim için bu çok severek takip ettiğim Utku ile gerçekleşti. Kendisini instagram, spotify, youtube gibi bütün sosyal mecralardan takip ediyorum sanırım. Çünkü mükemmel işler yapıyor (kadının evinde çöp kovası yok öyle bir ekolojik hayatı var yani siz düşünün 🙂 ) ve yapmak isteyenleri de cesaretlendiriyor. Eğer bu konularda motivasyona ihtiyacınız varsa Utku’nun @kentteekolojikhayat olarak kullandığı kişisel hesabı ve @ekolojikdonusum hesabını takip edebilirsiniz (tabi beni de takip edebilirsiniz Utku kadar olamasa da biz de bu yolda yürüyoruz 🙂 bu da benim hesabım @littlehope4us ).
Ben Nopoo’ya ilk olarak zeytinyağlı sabun kullanarak başlamıştım (neredeyse 9-10 ay olacak yanlış hatırlamıyorsam). Daha sonra sevgili Utku’nun podcastlerini, paylaşımlarını takip ederek kendime ilk iş şimşir ve boynuz tarak almıştım (not: boynuz tarağın yapısından kaynaklı keratin içerdiği ve saça iyi geldiği söyleniyor). İlk başladığımda benim saçım baya uzundu Bunu gerçekten yapabilir miyim? Ya kaskatı olup açılmazsa saçım, arınmazsa??? sorularıyla 1.haftanın sonunda bırakmamak için internete sarılmıştım. Çünkü çok fena keçe gibi olmuştu saçım veee ta daaaa sirke imdadıma yetişti (ben eskiden sirke kokusundan nefret ederdim ama şu an baya alıştım). Saçımı duruladıktan sonra (iyice arındığından emin olup) biraz su ve sirke karışımını en karışık yerden uygulamaya başlıyorum (gözüme gelmeyecek şekilde) sonra ellerimle ya da tarakla açtırıp hafif bir su geçiriyorum bitti gittiiiii.
2. hafta gibi bir süre baya yağlanma olmuştu ama o da 4. haftada iyice toparladı, saç derisini kimyasal tabakadan arındırdığımız için bu yağlanma ve toparlanma süreci mutlaka olacak o yüzden pes etmiyoruz. Şu ana kadar yerel üreticilerden farklı saç sabunları ve katı şampuanlar denedim. Sabun, evet güzel bir seçenek ama sirkesiz ilerlemiyor çok zorluyor. Sabun kullanıyorsam sirke içinde tarçın ve karanfil bekleterek yaptığım saç tentürünü uyguluyorum. Hem mis gibi kokuyor hem de yumuşuyor.
Katı şampuanlar bu süreçte baya favorim oldu. Mediflorafarm markasının her çeşit katı şampuanını denedim sanırım 🙂 . En çok beğendiğim ise Kuru/İşlem Görmüş/Asi Saçlar için olan katı şampuanı. Misssler gibi kokuyor, yumuşacık oluyor. Tek sıkıntısı çok çabuk eriyor. Yani akan suyun altında yıkamak hiç mantıklı olmuyor. Saçı ıslatıp şampuanlayıp sonra durulamak gerekiyor. Tabi banyo sonunda sabunu öyle ortalıkta da bırakamıyorsunuz. Mümkün olduğunca kuru bir yerde saklıyorsunuz. Ben tahta sabunluk yaptırdım babama mesela bunun için. Tatile giderken de bir adet tuvalet kağıdı rulosunun içine sıkıştırdım ki ıslandığında suyunu çeksin, eritmesin sabunu. Ayrıca elime ulaştığı gibi 4’e bölüp o şekilde kullanıyorum ki bir kalıp şampuanı hemen bitirmeyim 🙂 Yazın daha sık duş aldığımız için maximum 1 ay dayandı ama bunu eşimle beraber kullandığımızı da belirtmeliyim. Tek başıma kullansam 2-3 ayı zorlarım diye düşünüyorum 😀 .

Bu saatten sonra Şampuana geri döner miyim? sorusu çoook uzakta kaldı benim için.
Kendimi de çevremi de bile bile zehirlemeyeceğim. Bence siz de bir şans verin o kadar da zor bir şey değil inanın.
Hadi gelin berarber Yaşasın NoPoo diyelim. 🙂
Sevgiyle ve sağlıkla kalın,
Zeytinyağ- köy sabunu neden kullanmıyorsunuz. Ben de genç kızken başlamıştım keçe saçla dolaşamayınca pes etmiştim. Saçı yıkama sonrası son tas suyu hep sirkeli dökünürdük.Güzel paylaşım için teşekkürler.💞
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim güzel yorumunuz için 🥰 Aslında ilk öyle başladım dediğiniz gibi zeytinyağlı sabun kullanarak. En son da sirkeli su ile açıyordum zaten ama katı şampuanı deneyince daha kolay olduğunu farkettim geçişin ve aslına bakarsanız saç derimizin pH’ı açısından sabun çok doğru bir seçenek olmuyor bu nedenle katı şampuanı daha doğru buluyorum 💞
BeğenLiked by 1 kişi
Ph konusu doğru ve bir de sabun cildin kendi yağını kurutuyor, yüzünüzü bile sürekli sabunlamayınız diyor Dr’lar. 👍😊
BeğenLiked by 1 kişi